Günler haftaları, haftalar ayları kovalarken, biz de birbirimize daha çok bağlandık. Birlikte keşfettiğimiz gizli bahçeler, el ele yürüdüğümüz uzun sahiller, sabahlara kadar süren sohbetler… Her biri, kalbime kazınan birer anı oldu. Onunla birlikteyken, zamanın nasıl geçtiğini anlamazdım; sanki dünya sadece bizden ibaretti.
Ancak gençlik, aynı zamanda acımasız bir sınavdı. Hayatın gerçekleriyle yüzleşmeye başladığımızda, o masalsı dünya yavaş yavaş solmaya başladı. Farklı hayallerimiz, farklı hedeflerimiz vardı ve bu farklılıklar, aramızda görünmez duvarlar örmeye başladı.
Bir sonbahar günü, yaprakların sararıp döküldüğü gibi, bizim de ilişkimiz sona erdi. Ayrılık, içimde derin bir yara açtı; sanki kalbimden bir parça koparılmıştı. O günden sonra, uzun süre kendime gelemedim.
Yıllar geçti, hayat beni farklı yerlere sürükledi. Yeni insanlar tanıdım, yeni deneyimler yaşadım. Ama o ilk aşkın, o gençlik heyecanının yerini hiçbir şey dolduramadı. Şimdi, yıllar sonra geriye dönüp baktığımda, o günlerin birer mücevher gibi parladığını hissediyorum. O aşk, bana hayatın en güzel ve en acı derslerini vermişti. Ve biliyorum ki, o ilk aşkın izleri, kalbimde sonsuza kadar yaşayacak.





